SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar

iMAN BAHSİ

<< 191 >>

DEVAM: 84- CENNETTE MAKAMI EN AŞAĞI OLANLARA DAİR BİR BAB

 

316 - (191) حدثني عبيدالله بن سعيد وإسحاق بن منصور؛ كلاهما عن روح. قال عبيدالله: حدثنا روح بن عبادة القيسي. حدثنا ابن جريج قال: أخبرني أبو الزبير؛ أنه سمع جابر بن عبدالله يسأل عن الورود. فقال:  نجيء نحن يوم القيامة عن كذا وكذا انظر أي ذلك فوق الناس. قال فتدعى الأمم بأوثانها وما كانت تعبد. الأول فالأول. ثم يأتينا ربنا بعد ذلك فيقول: من تنظرون؟ فيقولون: ننظر ربنا. فيقول: أنا ربكم. فيقولون: حتى ننظر إليك. فيتجلى لهم يضحك. قال فينطلق بهم ويتبعونه. ويعطي كل إنسان منهم، منافق أو مؤمن، نورا. ثم يتبعونه. وعلى جسر جهنم كلاليب وحسك. تأخذ من شاء الله. ثم يطفأ نور المنافقين. ثم ينجو المؤمنون. فتنجو أول زمرة وجوهم كالقمر ليلة البدر. سبعون ألفا لا يحاسبون. ثم الذين يلونهم كأضوإ؟؟ نجم في السماء. ثم كذلك. ثم تحل الشفاعة. ويشفعون حتى يخرج من النار من قال: لا إله إلا الله. وكان في قلبه من الخير ما يزن شعيره. فيجعلون بفناء الجنة. ويجعل أهل الجنة يرشون عليم الماء حتى ينبتوا نبات الشيء في السيل. ويذهب حراقه. ثم يسأل حتى تجعل له الدنيا وعشرة أمثالها معها.

 

[:-468-:] Bana Ubeydullah b. Said ve İshak b. Mansur, ikisi Ravh'dan tahdis etti. Ubeydullah dedi ki: Bize Ravh b. Ubade el-Kaysi tahdis etti, bize İbn-i Cüreyc tahdis edip dedi ki: Bana Ebu'z-Zübeyr'in tahdis ettiğine göre o Cabir b. Abdillah'a vurud (geliş) hakkında soru sorulurken dinlemiş (Cabir) şöyle demiştir:

 

Bizler kıyamet gününde filan ve filan yerden geleceğiz. Bunların hangisinin insanların üstünde olduğuna bir bak.

 

(Cabir devamla) dedi ki: Ümmetler putlarıyla ve tapındıkları şeylerle bir bir çağrılacak. Sonra Rabbimiz bize gelip: Kimi bekliyorsunuz diyecek, onlar: Rabbimizi bekliyoruz diyecekler. Ben Rabbinizim diyecek, onlar sana bakmadan kabul etmeyiz, diyecekler. Onlara gülerek tecelli edecek. Sonra onları alıp gidecek, onlar da arkasından gidecekler. Münafık yahut mümin olsun onlardan her bir insana bir nur verilecek, onlar da onun arkasından gidecekler. Cehennem üzerindeki köprü üzerinde ise kancalar ve dikenler olacaktır. Allah'ın dilediği kimseleri yakalayacaklar. Sonra münafıkların nuru sönecek, sonra müminler kurtulacak. İlk zümre yüzleri ondördündeki ay gibi kurtulacaklar. Bunlar yetmiş bin kişi olup hesaba çekilmeyecekler sonra onların arkasından gelecekler semadaki bir yıldızın ışıkları gibi gelecekler sonra bu şekilde (gelmeye devam edecekler). Sonra şefaate izin verilecek. Cehennem ateşinden la ilahe illallah deyip, kalbinde bir arpa ağırlığınca hayır namına bir şeyler bulunan kimseler çıkıncaya kadar şefaat edecekler. Bu çıkarılanlar cennetin içine bırakılacaklar. Cennet ehli onların üzerine su dökmeye başlayacaklar, nihayet bunlar selde gelen bir şeyin bitmesi gibi bitecekler. Onun (her birinin) ateş yanığı gidecek sonra ona dünya ve onunla birlikte on misli verilinceye kadar dilekte bulunacak.

 

Bunu yalnız Müslim rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 2841

 

DAVUDOĞLU ŞERHİ İÇİN buraya tıklayın

 

 

317- (191) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا سفيان بن عيينة، عن عمرو ، سمع جابرا يقول: سمعه من النبي صلى الله عليه وسلم بأذنه يقول: " إن الله يخرج ناسا من النار فيدخلهم الجنة ".

 

[:-469-:] Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis etti. Bize Süfyan b. Uyeyne, Amr'dan tahdis etti. O

Cabir'den, o Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den:

"Şüphesiz Allah cehennem ateşinden birtakım insanları çıkartacak ve onları cennete koyacaktır" buyurduğunu kulaklarıyla dinlediğini söylerken işitti.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 2545

 

 

318- (191) حدثنا أبو الربيع. حدثنا حماد بن زيد. قال قلت لعمرو بن دينار: أسمعت جابر بن عبدالله يحدث عن رسول الله صلى الله عليه وسلم "إن الله يخرج قوما من النار بالشفاعة؟" قال: نعم.

 

[:-470-:] Bize Ebu Rabi'de tahdis etti. Bize Hammad b. Zeyd tahdis edip dedi ki: Amr b. Dinar'a sordum: Cabir b. Abdullah'ı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den:

 

"Şüphesiz Allah şefaat ile cehennem ateşinden birtakım kimseleri çıkartacaktır" diye tahdis ederken dinledin mi dedim. O, evet dedi.

 

Diğer tahric: Buhari, 6558; Tuhfetu'l-Eşraf, 2514

 

NEVEVİ ŞERHİ İÇİN TIKLA

 

319- (191)  حدثنا حجاج بن الشاعر. حدثنا أبو أحمد الزبيري. حدثنا قيس بن سليم العنبري. قال : حدثني يزيد الفقير. حدثنا جابر بن عبدالله؛ قال:  قال رسول الله صلى الله عليه وسلم "إن قوما يخرجون من النار يحترقون فيها، إلا دارات وجوههم، حتى يدخلون الجنة".

 

[:-471-:] Bize Haccac b. Eş-Şa'ir rivayet etti (dedi ki): Bize Ebu Ahmed Ez-Zübeyri rivayet etti (dedi ki): Bize Kays b. Süleym El-Anberi rivayet etti, dedi ki; Bana Yezid el-Fakir tahdis etti. Bize Cabir b. Abdullah tahdis edip dedi ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

 

"Cehennem ateşinin içinde yüzlerinin çevresi dışında her tarafları yanan birtakım kimseler çıkartılacak ve nihayet cennete gireceklerdir. "

 

Yalnız Müs\im rivayet etmiştir; Tuhfetu'I-Eşraf, 3140

 

NEVEVİ ŞERHİ 192.sayfada.

 

320 - (191) وحدثنا حجاج بن الشاعر. حدثنا الفضل بن دكين. حدثنا أبو عاصم (يعني محمد بن أبي أيوب) قال: حدثني يزيد الفقير؛ قال: كنت قد شغفني رأي من رأي الخوارج. فخرجنا في عصابة ذوي عدد نريد أن نحج. ثم نخرج على الناس. قال فمررنا على المدينة فإذا جابر بن عبدالله يحدث القوم. جالس إلى سارية. عن رسول الله صلى الله عليه وسلم. قال فإذا هو قد ذكر الجهنميين. قال فقلت له: يا صاحب رسول الله! ما هذا الذي تحدثون؟ والله يقول: {إنك من تدخل النار فقد أخزيته} [3/آل عمران/ الآية-192] و، {كلما أرادوا أن يخرجوا منها أعيدوا فيها} [32/السجدة/ الآية-20] فما هذا الذي تقولون؟ قال فقال: أتقرأ القرآن؟ قلت: نعم. قال: فهل سمعت بمقام محمد عليه السلام (يعني الذي يبعثه الله فيه؟) قلت: نعم. قال: فإنه مقام محمد صلى الله عليه وسلم المحمود الذي يخرج الله به من يخرج. قال ثم نعت وضع الصراط ومر الناس عليه. قال وأخاف أن لا أكون أحفظ ذاك. قال غير أنه قد زعم أن قوما يخرجون من النار بعد أن يكونوا فيها. قال يعني فيخرجون كأنهم عيدان السماسم. قال: فيدخلون نهرا من أنهار الجنة فيغتسلون فيه. فيخرجون كأنهم القراطيس. فرجعنا قلنا: ويحكم! أترون الشيخ يكذب على رسول الله صلى الله عليه وسلم؟ فرجعنا. فلا والله! ما خرج منا غير رجل واحد. أو كما قال أبو نعيم.

 

[:-472-:] Bize yine Haccac b. Şa'ir rivayet etti (dedi ki): Bize Fadl b. Dükeyn rivayet etti (dedi ki): Bize Ebu Asım yani Muhammed b. Ebî Eyyub rivayet etti, dedi ki: Bana Yezid el-Fakir tahdis edip dedi ki: Haricilerin bir görüşü kalbimde iyice yer etmişti. Haccetmek sonra da propaganda maksadıyla insanlar arasına çıkmak isteği ile birkaç kişilik bir grup ile birlikte yola çıktık. Yolumuz Medine'ye uğradı. Bir de ne göreyim Cabir b. Abdullah bir direğin yanında oturmuş, etrafındakilere Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den hadis naklediyordu.

 

Dedi ki: Derken o cehennemlikleri sözkonusu etti. (Yezid) dedi ki: Ben de ona: Ey Resulullah'ın arkadaşı şu anlattığınız neyin nesidir? Halbuki Allah şöyle buyuruyor dedim (ve) buyrukları okudum: "Rabbimiz şüphe yok ki sen kimi ateşe sokarsan onu hakir kıldın demektir." (Al-i İmran, 192); "Oradan her çıkmak istediklerinde tekrar oraya geri döndürülürler." (Secde, 20) Durum böyle iken daha siz ne diyorsunuz?

 

Cabir: Kur'an okur musun (bilir misin) dedi. Ben, evet dedim. O: Peki, Muhammed aleyhisselamın makamını -Allah'ın onu ölümden sonra diriltip, göndereceği makamını kastediyor- hiç duydun mu, dedi. Ben, evet dedim. O: İşte o Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in Allah'ın kendisi sebebiyle çıkartacağı kimseleri çıkartacağı Makam-ı Mahmud'udur dedi, sonra Sıratın konulmasını ve insanların üzerinden geçmesini anlattı. Ayrıca ben bunları ezberimde iyi tutmamış olmaktan korkarım, dedi. Ancak o cehenneme girdikten sonra cehennem ateşinden birtakım kimselerin çıkartılacağını da söyledi. Yani onlar susam çubukları imiş gibi çıkacaklar, cennet ırmaklarından bir ırmağa girip onda yıkanacaklar, sonra (oradan) kağıt gibi çıkacaklar.

 

Bizler döndük (birbirimize):Yazık size, sizce bu yaşlı adam Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e hiç yalan söylüyor olabilir mi, dedik ve döndük. Allah'a yemin ederim ki, bizden tek bir adamdan başka (insanlar arasına Haricilik propagandası maksadıyla) çıkmadı.

Yahut Ebu Nuaym'in dediği gibi.

 

Yalnız Müslim rivayet etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 3140

 

NEVEVİ ŞERHİ 192.sayfada.

 

DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Darat: dâre'nin cem'idir. Dâre her taraftan yüzün çevresidir. Bunun manâsı yüz secde mahalli olduğu için cehennemde yanmayacak demektir. Yani cehennemden çıkarılanların secde yerlerinden başka yanmadık yerleri kalmamış olacaktır. Hâccâc hadisinde Yezid-i Fakir'in bir müddet haricilerin bâtıl mezhebine girdiği anlaşılmaktadır. Yerinde de görüldüğü vecihle hâriciler büyük günah işliyenlerin ebedi olarak cehennemde kalacaklarını iddia ederler. Yezid 'in kalbine işliyerek benimsediği ve hac dönüşü halka propaganda etmek istediği kavil budur. Fakat Câbir (Radiyallahu anh) "in hadisini dinledikten sonra tevbe ederek bütün çete efradı bu kavilden dönmüş ve hâricilik propagandası yapmaktan vaz geçmişlerdir. Yalnız aralarından biri hâricilikte İsrar etmiştir. Câbir (Radiyallahu anh) cehennemden çıkarılanları kurumuş susam çubuklarına benzetmiştir. Bu bâbta îbni Esir (Rahimehümallah) şöyle demektedir: «Semâsını: Simsim'in (yani susamın) cem'idir. Susam kökleri topraktan çıkarılarak daneleri alınmak için güneşe konduğu zaman yanmış gibi simsiyah olur ve incelirler. Bu sebeple cehennemden çıkarılanlar susam çöplerine benzetilmiştir. Ben bu kelimeyi uzun müddet aradım sordum. Fakat onun hakkında sadra şifa verecek hiç bir şey bulamadım; bu lâfız tahrif edilmişe pek benziyor. Galiba aslı «sasam odunu» olacak. Sasam: Abonoz gibi siyah bir ağaçtır.» Kaadi Iyâz 'da şunları söylüyor: «Buradaki semâsimin manâsı bilinmiyor. Galiba doğrusu sasam odunu olacak bu, manâ daha güzel yakışıyor. Sasam siyah bir ağaçtır. Abonozdur diyenler de vardır.» Bu hususta daha başka mütâlea yürütenlerde vardır. Fakat muhtar olan kavil İbnü'l-Esir'in beyan ettiği gibi susam olmasıdır.»

 

Karâtîs; Kırtasın cem'idir. Üzerine yazı yazılan sahife demektir. Cehennemden çıkanların beyaz yazı kâğıdına benzetilmesi hayat nehrinde yıkandıktan sonra yüzleri bembeyaz olacağı içindir.

 

Hadisin sonunda ravi: «Yahut Ebu Nuaym'in dediği gibidir» ibaresini kullanmıştır. Ebu Nuaym, isnadın başında zikri geçen Fadl b. Dükeyn 'dir. Bu zât Müslim 'in şeyhinin şeyhidir. Bu cümle ravilerin hadisin sonunda kullandıkları mâruf bir edep ve nezaket cümlesidir. Onlar bunu, manâ itibariyle rivayet ettikleri hadiste bir hata veya değiştirme olmuştur, endişesi ile ihtiyatan söylerler. Yani; «ben hata ettimse doğrusu bana rivayet eden zatın söylediği gibidir» demek isterler.